Okul çağındaki çocuğun vücudundaki hormonel baskılardan uzak olarak geçirdiği sakin birkaç seneden sonra, yoğun bir döneme girmesi ergenlik çağı ile doğrudan ilişkilidir. Diğer gelişim evrelerinde olduğu gibi bu dönemde de fiziksel değişim ile psikolojik gelişmeler birbirine paralel bir seyir halindedir.
Şehir hayatını terk edip ani bir karar ile doğaya göç etmek gibi hayatında yeni bir döneme geçen ergen, her açıdan bir sürü bilinmez ile karşılaşır. Ergenlik öncesinde içsel kontrolünü tek patron diyebileceğimiz “mantık” ile sorunsuz yürüten çocuk, yeni geçilen bu dönem ile beraber farklı güçlerin sesinin yükselmesi tehdidiyle sarsılır. Dürtülerini kontrol etme, öfke ve cinsellikle ilgili içinde oluşan baskıları yönlendirme, bu dönemde dinlemesi ve anlaşma yapması gereken ve seslerini yeni duymaya başladığı “eylemci”lerdir.
İlk işaretçileri ise cinsel konulara merak olan bu dönemde, dürtüler çocuğun iç dünyasında kurduğu düzeni tehdit eder. Merakı gittikçe artar ve merakının önüne geçmeye çalışan anne babayı kendine engel olarak görmeye başlar. Enteresandır ki ergenin cinsellik merakı arttıkça, ebeveynin de ergen hakkındaki merakı artar. Uzayan duş süreleri, internette dolaştığı sayfalar, görüştüğü arkadaşları, çantasında neler olduğu, bazı arkadaşlarını neden daha fazla tercih ettiği gibi sorular ailelerin araştırma ve kaygı konusu olur. Aslında böyle bir araştırma telaşına bu dönemin doğal işleyişi sebep olur. Zira ergen bazen kendini aşırı izole eder, bazen de aşırı sosyalleşir ve fikirleri hızlı değişim gösterir. Kararsızlıkları ise bu dönemin en kararlı davranışlarıdır. Dolayısı ile ebeveyn bu yeni tanımaya başladığı davranışlar karşısında sakinliğini korumakta zorlanır.
Ergenlik dönemindeki cinsellik arayışı karanlıktaki filin tarifine benzer. Arkadaşları ile beraber filin neresinden tutsalar adını “fil” koyarlar. Mesela masturbasyonun keşfi “fil” in en çok tarif edilen parçalarından bir tanesidir. Masturbasyon tam bir cinsellik tecrübesi zannedilse de aslında dürtülerden kurtulmak için yapılan kompulsif bir tekrardır. Yani cinselliğin özünü barındırmaz. Bir ruha temas ettiğinin bilincinden uzak cinsel birliktelikler gibi pornografik bir tasarı olarak kalır. Bu durum cinsel hazdan ziyade cinsellikle beraber gelen dürtüsel baskıdan, stresten kurtulmak içindir. Cinselliğin bir noktasıdır sadece.
Bu dönemde artan isyankar tavırların da kanalize olamamış cinsellikten kaynaklandığını söylemeliyiz. Cinsel yoldan boşalamayan ergen, sözel olarak boşalır. Bu aşamada anne babanın tavrı oldukça önem kazanır. Ergenin karşısında bazen kırılmış gözükmek bazen de dimdik gözükmek anne babanın aşçılık ustalığına kalmış bir dengedir. Yemeğin şekeri ve tuzunun dengelenmesi gibi burada da hassas bir denge vardır.
Bu yüzden ergenlik döneminde bazen demirci örsü gibi karşısında durup çekiçle vurmalarına müsaade etmek sakinleşmelerini sağlar. Vicdanlarının devreye girdiği anda ise hemen yanlarına ilişip konuşmak söylediklerimizin onlara daha çok ulaşmasını sağlayacaktır.