parallax background

Zamanı ve Mekanı Paylaşmak

Annelik ve Emzirme Hakkında
Eylül 15, 2019
Hüzün Kokan Seanslar
Eylül 15, 2019
 

Öğrenciyken büyük bir kısmımız, yaşadığımız şehrin dışında ve daha önceden fazla tanımadığımız bir arkadaş ile aynı zaman ve mekanı paylaşmak zorunda kalmışızdır.  Belki de aynı mekan sınırları içine girene kadar birlikte yapabileceğimiz şeylerin hayalini kurmuş ve ne kadar iyi zaman geçireceğimizi düşünmüşüzdür.  Arkadaşımız ile aynı eve girdikten sonra ise ilk birkaç ay çok heyecanlı geçmiştir çünkü hayatımızda bazı “yenilikler” oluşmaya başlamıştır.  Zaman geçtikçe arkadaşımızın bize “farklı” gelen yönlerini görmeye başlarız,  “ama olsun her şeyi yoluna koyabiliriz” diye düşünürüz. Bir yandan da beraberliğimizin devam etmesini gerektiren sebepler vardır; benzerlikler, çekici gelen farklı yönler, mecburiyet, ortak bir sınıf, birbirimizi sevmemiz, geçmiş yaşantılarımız vesaire.

Zaman içerisinde arkadaşımız ile sınırlarımız iç içe geçmeye başlar, sebebi anlaşılamayan gerilimler yaşanır ve artık eskisi kadar “güzel” zaman geçiremediğimizi fark ederiz.   Arkadaşımız ile birbirimizi suçlarız ve sonrasında tüm bunlar zaman içinde kapanır.  Zaman geçtikçe bir de bakarız ki sorun edilmeyecek her detayı sorunmuş gibi yaşamaya başlamışız.  Örneğin, yemek yeme biçimi, ses tonu, alışveriş sırasının kimde olduğu gibi konular bir anda büyük problemlermiş gibi gözümüze tüm çıplaklığı ile çarpmaya başlar. “Hay Allah, bu insanla yaşamak, arkadaşlık yapmak ne zormuş” diye düşünmeye başlarız. 

Ortak zaman ve mekanın paylaşıldığı ilişkileri yürütmek öğrencilik hayatında yani bireylerin en “özgür” olduğu çağda bile zordur.

Buradan duygusal ilişkilere geçecek olursak ne kadar çok detay çıktığına hayret ederiz. Bu detayların sadece “sevmek” gibi bir hissiyat üzerine sağlıklı bir şekilde bina edilmesi ne kadar mümkün olabilir? İki farklı insan bir araya gelirken hayalleri, inanışları, aileleri, dürtülerini yaşama ve duygularını ifade etme şekilleri, para ile ilgili hayat görüşleri,   gibi sonsuz farklılık da bir araya gelir. Günümüzde ise bu tarz farklılıklar çok önemsenmiyor, zira “Sevmek her şeyi çözer” modası var. Bu akıma göre iki insan birbirini severse bütün farklılıkların üstesinden gelebilir. Acaba bu yeni akım geçmiş nesillerdeki ilişkilere göre biraz “havai” bir moda olabilir mi?

İlişkiler sadece “sevmek” ile yürümez başta kendini bilmek, daha sonra da arkadaşını, dostunu, eşini ve sınırlılıklarını idrak etmek ile yürür.

Comments are closed.